4 Şubat 2025

Güncel Eskil Haberleri – Doğru ve Tarafsız Habercilik

Ekonomiden magazine, spordan teknolojiye güncel ve tarafsız haberler burada! Eskil haberin güvenilir adresi.

Hama Katliamı’nın Acıları Yeniden Yaşandı

43 yıl sonra Hama Katliamı'na tanıklık eden Arefe, yaşadığı acıları fabrikada yeniden anlattı.

Suriye’de 1982’deki Hama Katliamı’nda Baas rejimi güçlerince çocuk yaşta tutulduğu fabrikaya 43 yıl sonra ilk kez giren Abdüsselam Arefe, hafızasından silemediği acıları yeniden yaşadı.

Devrik Baas rejimi güçlerince unutturulmaya çalışılan Şubat 1982’deki Hama Katliamı’nın sır perdeleri aralanıyor.

Rejimin yıkılmasının ardından Hama halkı, hafızalarına kazınan korkunç katliamda gördüklerini yıllar sonra ilk kez korkmadan paylaşmaya başladı.

Hama kent merkezinde birçok yerleşimi yerle bir eden rejim güçleri, Hama kentinde yaşları 15 ve üstü erkekleri toplamaya başladı.

Katliama henüz 16 yaşındayken tanıklık eden Arefe, aile bireyleriyle alıkonularak Humus yolu üzerindeki porselen fabrikasına götürüldü.

AA ekibi, katliamın 43. yıl dönümünde, Hama’da yaşayan Arefe ile porselen fabrikasına gitti.

“Bu mekan Esed çetelerinin suç yuvasıydı”

Katliamdan sonra fabrikaya ilk kez giren Arefe, “Araçlarla bizi bu bölgeye indirdiler. Bu mekana 43 yıl sonra ilk kez giriyorum. Bu mekan Esed çetelerinin suç yuvasıydı.” dedi.

Fabrikadaki büyük hangarın kapısını elleriyle açan Arefe, yaşadığı acılarla yeniden yüzleşti.

Arefe, katliamda rejim güçlerinin sivilleri topladığı mekanı içerde gezerek anlatmaya başlayarak, “Evet bizi tam buraya aldılar. Burası bizi tuttukları yer. (Eliyle yan tarafı göstererek) Şurada bir bölüm vardı insanları içinde tutuyorlardı, askeri yetkililer şurada ve burada duruyordu. Sağ ve sol tarafta duran askerler, kapıdan içeri girenleri vuruyordu. Hangarda bizi oturttukları yer burasıydı. Hangarda yaklaşık 5 bin kişi vardı. İnsanlar sığmıyordu, üst üsteydi.” ifadelerini kullandı.

Hangarda aile bireyleriyle tutulduğu noktayı gösteren Arefe, “Ailemle tam burada tutulduk. Burada uyuduk. Yemek ve içecek yoktu. Tuvaletler bile yoktu. Kimse sıkıştığını korkusundan anlatmazdı çünkü dışarda vurulmak vardı.” diye konuştu.

“Komutan kendi şivesiyle ‘Şehadet getirin’ dedi”

Arefe, “Unutmaya çalıştığımız yarayı tekrar bize gösterdiniz ancak asla unutmadık.” şeklinde konuştu.

Tutuklanmadan önce kent merkezinde gördüklerini aktaran Arefe, rejim güçlerinin mahallelerine 20 Şubat’ta girdiğini ve herkesi evlerden çıkması konusunda uyardığını söyledi.

Arefe, evden çıkarıldıktan sonra rejim güçlerinin yaşı 15 üstü olanları alıkoyduğunu vurgulayarak, “Bize ‘Ellerinizi duvara koyun, başınızı kaldırın!’ diye emir verdiler. Ardından ağır hakaretler, küfürler ve insan onuruna yakışmayan sözler söylediler. En sonunda, komutan kendi şivesiyle ‘Şehadet getirin’ dedi. 30’dan fazla tüfek doldurulmuş ve ateş etmeye hazırdı. Yaklaşık 15 dakika boyunca bu psikolojik işkence devam etti.” dedi.

Buradan sonra Kusur Mahallesi’ne götürüldüklerini dile getiren Arefe, daha sonra turuncu araçlarla porselen fabrikasına sevk ediklerini aktardı.

Arefe, “Kamyonun kapıları açıldığında, bizi aşağı indirirken sopalarla, kırbaçlarla dövdüler. Ağır hakaretler eşliğinde isimlerimizi kaydettiler ve sonra büyük bir depoya kapattılar.” ifadelerini kullandı.

“Bu yara sonsuza kadar kalacak ve unutulmayacak”

Burada çok zor günler geçirdiklerine değinen Arefe, şunları kaydetti:

“Her 3 günde bir, bize 1 ekmek atıyorlardı; sanki koyunlara yem verir gibi. Bir kez konserve yiyecek verdiler, keşke hiç vermeselerdi! Çünkü konserve kutularını bize taş gibi fırlattılar; kafana denk gelirse yaralanıyordun. Burada her gün aşağılanıyor, dövülüyorduk. İşkence edenler arasında Humus’tan gelen Astsubay Süleyman Zehra adında biri vardı. Elinde kırbaç ve 4 telli elektrik kablosuyla insanları dövüyordu. Onun yüzünü hala unutamıyorum! ‘Beni hatırlamak isteyenler, buradan sağ çıkarsa yanıma gelsin!’ diye meydan okuyordu.”

Askerlerin zaman zaman gelip tüfekleriyle insanları korkuttuğunu anlatan Arefe, “Hiçbirimiz sesimizi çıkaramıyorduk; çünkü elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Yaklaşık 8 gün sonra, rütbeli bir subay geldi ve yaklaşık 500 isim okudu. İsmi okunanlar dışarı çıktı. Benim ve ailemin isimleri de listede vardı. Dayım Şeyh Abdülmecid Arefe de bizimleydi.” diye konuştu.

Arefe, dayısının diğer kişilerle birlikte bir araca bindirilip götürüldüğünü ve kendisinden daha sonra haber alamadıklarını kaydetti.

Hamalı Arefe, “Buraya adım attığım anda, eski yaralarımın tekrar açıldığını hissettim. Sanki o zamana geri dönmüş gibiyim. Hama halkının yarası asla iyileşmez. Bu yara sonsuza kadar kalacak ve unutulmayacak. Zulüm asla unutulmaz ve zalim asla cezasız kalmaz. Allah’ın izniyle adalet mutlaka yerini bulacak.” şeklinde konuştu.

“Cesetler üst üsteydi”

Hangarın dışında bulunan sorgu odası ve bodrumu da gösteren Arefe, “Hangardan bir grubu (bodruma) buraya getirdiler, göz doktoru Hikmet Hani’nin cesedini gördüm. Merdivenlerde ceset ve yaralılar vardı. İşkence görmüşlerdi. Merdivenlere cesetlerle ölmek üzere olanları toplamışlardı. Cesetler üst üsteydi.” dedi.

Arefe, havasız bodrumda o dönem yüzlerce kişinin kaldığını ve hayatta kalanları ise Tedmur Hapishanesi’ne naklettiklerini anlattı.

Hamalı Arefe, kendisinin de bir süre sonra Tedmur Hapishanesi’ne nakledildiğini ve orada 11 sene zindan hayatı yaşadığını belirtti.

1982’deki Hama Katliamı

Hafız Esed döneminde rejim güçleri, Hama ilindeki Müslüman Kardeşler Teşkilatının rejime karşı başlattığı ayaklanmayı bastırmak bahanesiyle 1982 yılının ocak ayı sonunda şehri kuşatmaya başladı. Kenti çevreleyen yüksek noktalara ve tepelere topçu birlikleri ile tanklar yerleştirildi.

Rıfat Esed komutasında 2 Şubat’ta başlayan katliamda, kentteki yerleşimler önce havadan bombalandı, daha sonra yoğun topçu atışlarıyla hedef alındı.

Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) tahminlerine göre, Hama Katliamı’nda yaklaşık 40 bin sivil, rejim güçlerince saldırılar ve toplu infazlarla katledildi. Ölenlerin nerelere defnedildiği bilinmiyor.

Rejim güçlerinin evlere baskınlar yaparak alıkoyduğu 17 binden fazla sivilden ise bir daha haber alınamadı. Humus’taki Tedmur Hapishanesi’ne götürüldükleri sanılan ve kendilerinden haber alınamayan kişilerin aileleri, yakınlarının öldürüldüğünü düşünüyor.

SNHR verilerine göre, rejim güçlerinin havadan ve karadan düzenlediği saldırılar ve bombalamalarda es-Sahhane, el-Keylaniyye, el-Asida, eş-Şimaliyye, ez-Zenbakiy ve Beyn Hiyrin mahalleleri büyük ölçüde yerle bir olurken el-Barudiyye, el-Başuriyye, el-Emiriyye ve Manah mahallelerinin ise yüzde 80’i tahrip edildi.

Saldırılarla birlikte birçoğu Keylaniyye’de olmak üzere, çok sayıda tarihi eser de tahrip edildi. Katliamda 88 cami ve 3 kilise yıkıldı veya zarar gördü.

Camiler, okullar ve fabrikalar alıkoyma merkezlerine dönüştürüldü.